17 Ağustos 2012 Cuma

Selam, Hello, Hallo, Salut, Привет, Ciao, Hola, Γεια σας

Selammm. İlk yazımda sizlere kim olduğumdan, neler yaptığımdan ve bu blogumu açma nedenlerimden bahsedeceğim. Öncelikle şunu vurgulamak istiyorum, bugün normal şartlarda 10.15'te AHL'ye inmesi gereken, içinde arkadaşımın bulunduğu New York uçağı 2.20 saat rötar yapmış olmasaydı, belki de bu blogu hazırlamak başka bir bahara sarkacaktı; zira ben kendisini karşılamak için çoktan metrobüse atlamış olacaktım. Yani tamamen kader kısmet işleri...

Neyse efenim, ben Ergin Asil. 23 yaşındayım. İstanbul'da oturuyorum. "Eşek bağlasalar" mezun olur dedikleri Boğaziçi İşletme 4. sınıf öğrencisiyim. Bundan daha önemlisi ve gurur verici olanı ise 2008 Kadıköy Anadolu Lisesi mezunu olmam. Diğer insanlara nazaran çok ekstrem özelliklerim yok. Belki önemli bir nokta şu olabilir, arkadaşların yalancısı olaraktan yabancı dillere karşı bir yeteneğim olduğu bilimsel olarak kanıtlanmasa da söyleniyor. İngilizce, Almanca, Rusça, Fransızca ve derdimi anlatacak kadar Yunanca biliyorum. Ayrıca biraz Rusça, biraz Sırpça karışımı ile Yugoslav bir vatandaşa karşı sarf ettiğim "tarzanca" cümleler, beni gören ve Yugo olmayan insanlardan "Abi, sen Boşnak mısın?", "Sırpça'yı nerde öğrendin?" gibi sorular gelmesine neden oluyor. Yurtdışında bazı bazı İspanyol zannedilsem de açıkçası orta boylu, esmer bir Anadolu insanıyım. Sokakta, eskiden "amca" derdik ne olduysa birden şimdi "dayı" dediğimiz, aslında tanımadığımız orta ve ileri-orta yaşlı insanları ilgilendiren bir husus da Giresun Şebinkarahisarlı olmam. Ey "dayılar" oturun blogumu okuyun da otobüslerde, parkta, vapurda olur olmaz, neden sorulduğuna bir anlam veremediğim şu "nerelisin?" sorusunu sormayın. Neyse "dayıları" kızdırmadan yazıya devam edelim.

Kim, ne, nerede gibi tek cevaplı soruları geçip neden sorusunu cevaplandırılması gerektiğinin farkındayım. Evet, neden bu blogu açtım, beni gaza getiren şey ne oldu, yazılarımda ne gibi konulara değineceğim? Aslında Erasmus'tan döneli 1 hafta olmadı daha ve birçok kişi bu blog'un bazılarının yaptığı gibi Erasmus anılarının bir derlemesi olacağını düşünebilir. Ama öyle olmayacak çünkü Erasmus'tan daha fazlasını Almanya'ya Erasmus'a gitmeden önce yaşamıştım zaten. 14 yaşından beri düzenli olarak çeşitli ülkelere siz deyin turistik, ben diyim kültürel birçok gezi yaptım. Kimisinde tek başıma sefere çıktım, kimisinde bir veya iki arkadaşımla - tek gezmemden asosyal olduğum veya bütün gezi boyunca kimseyle vakit geçirmediğim anlaşılmasın yalnız. Bu konularda arkadaş çevremde otorite kabul edilme noktasına geldim; zira kim ne zaman nereye gidecek olsa hangi şehre gitmesi, neleri görmesi ve ne gibi şeylere dikkat etmesi gerektiğinin bilgisini benden alırdı. Kendi arkadaş çevremin dışında da ablamın ve annemin arkadaşları, arkadaşların arkadaşları ve çeşitli ortamlarda bir araya geldiğim insanlar da benim bu konudaki birikimlerimden yararlanmak istediler. Ben de herkese daha efektif ve kapsamlı bilgi vermek adına önümüzdeki zamanlarda, okul ve çalışma temposunun izin verdiği sürece buradan gezdiğim ülkeler, yaptığım yolculuklar ve diğer birçok bilinmesi gereken şeyler hakkında bilgiler paylaşacağım. Yazdıklarımda bazen başımdan geçen olayları, bazılarında ise tamamen bir gezi sitesi tadında objektif bilgilendirmeye dayalı bir üslup takınacağım. Yazacağım yerlerin büyük çoğunluğu gezdiğim yerler ve yaptığım aktiviteler olacak ama bazen de kağıt üzerinde çok araştırmasını yaptığım ama gidemediğim, ama "Sor söyleyeyim" diyebilecek kadar bilgi sahibi olduğum konulara da değineceğim. Kesinlikle, buralara yazdığım şeylerde kimseye bir şey ispat etme derdinde değilim. "Yazdıklarım edebi açıdan nasıl olmuş, sofistike arkadaşlarım bu yazılara ne der?" diye hiçbir kaygı gütmeden, kimseyle yarış içersine girmeden sadece "bazı insanlara faydası olur ve bu kadar gezme boşa gitmez" diyerek vicdanımı rahatlatmak için yazıyorum. Benden daha kültürlü olanınız da vardır, daha çok gezmişiniz de, daha çok bileniniz de. Ben bildiğim kadarını yazıyorum. =)

Belki kendisi hatırlamaz "öyle mi yapmışım" falan der ama; ablamın arkadaşı Nazlı'ya, beni bu blog konusunda "gaza getirdiği" için teşekkür ederim. Ne kadar gezilerin çoğunu kendim finanse etsem de bana bu gezileri yapmam konusunda yaşattıkları maddi ve manevi refah sebebiyle aileme, ayrıca sağa sola gezmeye gitmem konusunda beni teşvik eden ve gezdiğim yerleri benim de masada olduğum akşam yemeklerinde çevredeki insanlara öve öve anlatan patronum Serdar Olak'a teşekkürü bir borç bilirim. En kısa zamanda yeni yazımla karşınızda olacağım. Arriverderci!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder