30 Eylül 2012 Pazar

Bosna Hersek - Saraybosna

Bu yazımda Ağustos 2012'de bulunduğum Bosna Hersek'ten bahsedeceğim sizlere. 3 Mart 1992'de bağımsızlığını kazanan Bosna Hersek yaklaşık 4,5 Milyon insanın yaşadığı bir Yugoslav Devleti'dir. Demografik olarak oldukça karışık olan ülkede birbirine yakın oranda Boşnak, Sırp ve Hırvat yaşar. Sırp kökenlilerin çoğunlukla yaşadığı Sırp Cumhuriyeti (Republika Srpska) ve çoğunluğunu Katolik Hırvatlar ve Müslüman Boşnakların oluşturduğu Federal Bosna devlet içerisinde özerk iki eyalettir. Coğrafi olarak da ülkenin kuzey ve kuzeydoğu bölümleri Sırp Cumhuriyeti'ne iç ve güney ve güneybatı bölümleri de Federal Bosna'ya aittir. Genelde Hırvatların Katolik, Sırpların Ortodoks ve Boşnakların Müslüman olduğunu düşünürsek nasıl bir etnik farklılığın söz konusu olduğunu anlayabilirsiniz. Bu etnik farklılık, özellikle Slav-Müslüman farklılığı Ivo Andriç'in "Drina Köprüsü" adlı eserine de konu olmuştur. Tavsiye ederim güzel kitap.

Ülkede para birimi olarak Konvertibilna Marka (KM) kullanılır ve 1 KM aşağı yukarı 1.20 TL'ye denk gelir. KM banknotları Sırp Cumhuriyeti ve Federal Bosna Devletleri için ayrı şekilde dizayn edilmiştir ancak ülkenin genelinde iki para da geçerlidir. Hırvatların yoğunlukta olduğu güney kesimlerde, özellikle de Mostar gibi turistik yerlerde ise Hırvat Kunası'nı da kullanabilirsiniz.

Ben yalnızca başkent Saraybosna, Vişegrad ve Mostar'ı gezebildim. Ama Sırp Cumhuriyeti'nin başkenti Banja Luka'nın da ilgi çekici olduğunu duydum. Bizde yalan yok :). Ve tabiki yüreğiniz varsa Sırbistan sınırına yakın, katliamların yoğun olarak yapıldığı Srebrenica'yı da gezmenizi öneririm. Gerçekten yürek dağlıyor.

Bosna Hersek Devleti Türk vatandaşlara vize uygulamıyor. Mavi pasaportunuzla THY ve Bosna Hersek Havayolları ile yaklaşık 1,5 saatte Saraybosna'ya varabiliyorsunuz. Ülkeye kara ve özellikle demiryoluyla giriş yapmak çok sıkıntılı. Macera arayıp Bulgaristan üzerinden Sırbistan'a, Belgrad'a gelenler buradan Sarajevo'ya geçmek için mutlak suretle gereksiz bir şekilde Hırvatistan'a girmek zorundalar kısa bir süreliğine de olsa. Zira geçmişteki problemler yüzünden Sırbistan'ın batısı ve Bosna'nın doğusu arasında hiçbir altyapı oluşturulmamış. Yol yok resmen. Formaliteler, gümrük, sıra bekleme derken 350 kmlik mesafeyi trenle 8 saatte alabiliyorsunuz. Ayrıca sınırlarda polislerin keyfi uygulamalarına da maruz kalabiliyorsunuz. Trenler klimasız, camlar açık şekilde püfür püfür ilerliyorsunuz. Bosna sınırını geçtikten yaklaşık 1,5-2 saat sonra da Dinar Alpleri başlıyor aniden ve ortaya mükemmel manzaralar çıkıyor. Havayolu alternatifine geri dönecek olursak Aerodrom Sarajevo şehrin 6-7 km uzağında Butmir kasabasında bulunuyor. Butmir'e yazımın devamında dönüş yapacağım bu arada ınutmayın. Boşnak taksileri açıkçası biraz dolandırıcı olabiliyor özellikle gar ve havalimanındakiler. Taksi kullanacaklar dikkat. Onun dışında toplu taşıma sevenler havalimanının girişinden 200E numaralı otobüse atlayıp şehir merkezine yani Başçarşija bölgesine hesaplı bir şekilde varabilirler. Tren istasyonundan  gelirken 1 numaralı tramvayı kullanıp Male Mustafe Başeskije Caddesi'ni gördüğünüzde şehir merkezine vardınız demektir.

Şehirle ilgili izlenimlere geçmeden önce son olarak konaklama işine de açıklık getirmek lazım. Hostelciler için tek önerim Başçarşija meydanının çeşmesinin karşısında ana binası olan Ljubicic Hostel. Şehirde hostelcilik konusunda monopollüğe doğru ilerliyorlar. Bina çok merkezi, çalışan kadın gerçekten ingilizce biliyor ve "Allah'a emanet" diyor siz gidereken :D. Hergün turistik aktiviteler de düzenliyorlar. Onun dışında hotel ve hostel işletmecilerinden bazıları yoldan geçen turistleri Başçarşija bölgesinde durdurup onlara oda teklifinde bulunabiliyor. Bu işi yapanlar genelde illegal çalışıyor ve bildiğiniz 5-20 Euro arasında size konaklama sunabiliyorlar. Tırsmanıza gerek yok aslında, kimsenin derdi sizin böbreğinizi almak değil. Birazcık daha rahatına düşkün olanlar için çok lüks olmamakla beraber kalburüstü oteller de bulmak mümkün. Fiyatlar tabiki de Batı Avrupa'nın oldukça altında.

Herkes konaklayacak bir yer bulup bavullarını bıraktıysa artık gezebiliriz. Şehir merkezine hangi yoldan gelirseniz gelin bu şehrin ne badireler atlattığını, buranın halkının ne acılar çektiğini fark etmemeniz imkansız. Dış cepheleri mermilerle delik deşik edilmiş birçok ev var şehir merkezinde. Şehrin Dinar Alpleri arasında bir vadi pozisyonunda doğu batı doğrultusunda uzanıp kuzey güney yönlü yükseklikleri 2000mt.'yi bulan dağlarla çevrili olduğunu düşünürsek şehrin ne kadar rahat bir şekilde ablukaya alınabileceğini anlayabiliriz. Evet, Başçarşija dedik. Kelime çok da yabancı olmasa gerek Türkçe'ye. Burası şehrin merkezi, pazar, bedesten, restaurant ve cafelerin bulunduğu bir bölge. Genelde 2-3 katı geçmeyen Osmanlı mimarisindeki evler bulunuyor bu bölgede. Aynı zamanda buraya Stari grad (eski şehir) de denmekte. Yeni Saraybosna bu mikro şehrin uzantısı olarak kurulmuş. Meydandaki Sebilj (çeşme) nin lezzetli suyundan içip etrafınıza baktığınızda insan kalabalığı, kafanalar (kahvehane), aşçinica (aşevi), cevapdzinica (köfteci) ve buregdzinicaları (börekçi) gördüğünüzde, kulağınıza ezan sesi geldiğinde Türkiye'deki şirin bir kasabadan farksız olduğunu görürsünüz buranın. Başçarşija bölgesinde arasokaklarda birçok atölye bulabilirsiniz ki bu ara sokaklardan birinin adı Kazandziluk'tur ve çanak-çömlek, cezve kahve takımı gibi birçok ıvır zıvır bulabilirsiniz burada. Aynı şekilde diğer sokaklar da bu tarz Osmanlı kültürüne özgü hediyelik eşyalarla doludur. Başçarşija bölgesinin içinde Sarajevo'nun en büyük camisi olan Gazi Hüsrev Begova Camii bulunur. Hemen yanında da medrese bulunmaktadır. Çeşmesinden mutlaka su içmek, avlusunda mutlaka namaz kılmak gerekir. Caminin hemen yanıbaşında yine Osmanlı eseri bir saat kulesi bulunmaktadır. Saraybosna'nın bu kısmı oldukça canlıdır ve han, hamam, bedestenlerle doludur. Camiyi solunuza alıp yürümeye devam ettiğinizde ise Ferhadije Caddesi'ne çıkarsınız. Bura eski şehrin içinde, ancak nispeten daha modern cafe ve barların bulunduğu bir caddedir. Ara sokaklarda da güzel cafeler mevcuttur bu bölümde. Özel bir isim vermeye gerek yok genelde her cafe aynı kalitede hizmet sunar diye düşünüyorum.

Başçarşija bölgesinde gastronomik açıdan yapmanız gereken şey kahvaltınızı burekle açmaktır. Burek bizdeki böreğin çok benzeri olup çeşitlere ayrılır. Burada peynirli börek, kıymalı börek, ıspanaklı börek denmez böreğe. Kıymalısının adı burek, ıspanaklının zeljanica, peynirlinin adı sirnicadır. Yanında kiselo mljeko (ekşi süt) iyi gider. Böreğin kilosu yaklaşık 12 KM'dir. Daha hesaplı "burek"i Male Mustafa Başeskije'deki Ljubicic Hostel'in bitişiğindeki Pekara Edin'de bulabilirsiniz. Balkan coğrafyasının bir diğer ünlü yemeği de Cevapcici'dir. Bizim Tekirdağ köftesinin çok benzeridir. Soğanla ve yağlı somun ekmeği ile servis edilir ve genelde 10 parça köfte 6 KM'dir. Eski GS'li futbolcu Tarık Hodziç'in Başçarşija'daki köftecisi veya Zeljeznicar futbol takımının köftecisi Zeljo en meşhur cevapcici'cilerdendir. Onun dışında Aşdzinica dediğimiz lokanta tarzı yerlerde yöresel Boşnak yemekleri bulabilirsiniz. Soğan dolması, etli yaprak sarma, güveç, kavurma, biber dolması gibi yemekler yiyebilirsiniz buralarda. Yemek fiyatları özellikle etli olanlar Türkiye fiyatlarının oldukça altında. Tavsiye edeceğim restaurant Sebilj'den çarşının içine doğru yokuş aşağı inerken yolun bittiği  yerde, karşınıza bir cevapdzinica çıktığında sola dönüp 20m. yürüdüğünüzde solunuzda kalan restauranttır. Biraz turistik bi yere benzese de yemekleri çok kaliteli ve porsiyonlar büyük. Yukarda saydığım her yemeği bulabilirsiniz burada. Uluslararası yemek zincirlerinden sadece McDonald's'ı görebildim şehirde. Ama şaşırtıcı bir şekilde Vapiano buldum ve fiyatlar gerçekten uygun. Vapiano'yu 1 numaralı tramvay hattıyla yolculuk ediyorsanız mutlaka göreceksiniz. Zaten hat ring yapıyor bir kere kaçırırsanız ikincide mutlaka görürsünüz.

Gece hayatı oldukça renkli, kızları da oldukça hoş Bosna'nın. Yan sokakta insanlar Hüsrev Begova Camii'nde yatsı namazını kıldıkları sırada ara sokaklarda başka bir grup insan bar ve clubları hınca hınç dolduruyor. Hiçbir baskı altında kalmadan içkilerini yudumlayabiliyorlar. Bira markası olarak Sarajevsko Pivo Saraybosna'nın yerel birasıdır. Bar ve cafelerde 3-3,5KM arasında değişir fiyatı. Onun dışında Carlsberg, Heineken gibi yabancı biralar da bulunur. Diğer içki ve club giriş ücretleri de çok yüksek değildir. Ancak bazı clublar seçici geçirgen olabiliyor. Damsız girmemeye özen gösterin.

Türk kahvesi tutkunları için ise şunu söyleyebilirim. Boşnak Kahvesi (Bosanska Kava) içmeden dönmeyin buradan. Yuvarlak metal bir tabak üzerinde fincan, cezve ve lokum ile servis ediyorlar burda. Kahvenin az şekerli, orta, çok şekerli gibi seçenekleri yok. Siz şekerinizi kendiniz koyuyorsunuz. Fiyatı 1,5 KM-2 KM arasında değişiyor.

Turistik yerlerdi konumuz nerelere geldik. Hepimizin bildiği gibi 1994'te ağır bir kuşatmaya girmiş Saraybosna Sırplar tarafından ve bu kuşatmadan kurtulabilmek ve temiz bölgeye ulaşabilmek adına uzun bir tünel kazmışlar şehrin batı kısmında. Başçarşija'dan 3 numaralı tramvaya binip Ilidza adlı son durakta indiğinizde taksicilerle pazarlık edip sizi Butmir'deki tünele götürmelerini söyleyin. Burası tünelin başladığı yer ve kuşatma hakkında birçok bilgi veriyor bizlere. Aslında bu tünelin kazıldığı yer zamanında birinin eviymiş ve bu vatansever evinin böyle bir amaç için kullanılmasını seve seve kabul etmiş. Burada 15 dakikalık bir video gösterimi de var. Giriş yanılmıyorsam 5 KM idi. Saraybosna'nın ortasında Miljacka adlı bir çay geçer. Bu çayın hemen kıyısında Obala Kulina Bana adlı caddenin Zelenih Beretki Caddesi'yle kesiştiği yerde 1914 yılında Avusturya Veliahtı Ferdinand bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmüş ve bu olay I. Dünya Savaşı'nı tetiklemiştir. Hatta "işte burada öldürülmüştür" diye de yazar burada. Bu ibarenin asılı olduğu bina Sarajesvski Muzej'dir ve 1878-1918 dönemine ışık tutar. Yolun devamında ise belediye binasını görebilirsiniz. Tam yerini bilemiyorum ama Saraybosna'nın tepelerinden birinde Sniper's Nestle adı verilen, kuşatma sırasında keskin nişancıların konuşlandığı bir yer de var. Ben görmedim ama güzel diyorlar =)

Dil konusuna gelince burada diğer Doğu Avrupa ülkelerinde olduğu gibi ingilizce konuşan tek tüktür ve yalnızca turistik bölgelerde rastlarsınız bu insanlara. Yani sizin türkçenize karşılık verme olasılıkları ingilizceye nazaran daha yüksektir. Boşnakça, eski Yugoslav ortak dili olan Srpskohrvatski'den çok farklılık göstermez. Bir Makedonca, bir Slovence gibi değildir yani. Sadece bazı İslami kelimelerdir Srpskohrvatski'den farklı olanlar. Sırbistan'a göre latin alfabesi kullanımında daha çok yol almışlar ve Saraybosna'daki tabelaların çook büyük bir bölümü latin alfabesi. Bu da turistler için sevindirici. Kiril alfabesi genelde Banja Luka, Şamac gibi Sırpların yoğun yaşadığı yerlerde kullanılır.

Güvenlik açısından Batı Avrupa'dan çok daha iyidir. İnsanları iyidir. Geceleri sokaklarda rahat bir şekilde yürüyebilirsiniz problem yaşamadan. Sadece sokaklardaki köpekler ve şoförler bazen agresifleşebiliyor. Onun dışında turistik bölgelerde güvenli şekilde gezebilirsiniz. Yalnız cepçilere dikkat kalabalık yerlerde. Para bozdurma işlemlerinizde komisyon olayı yaygın. Çok kazıklanmayın, sorun komisyon oranını :D. Esnafa Türk olduğunuzu söyleyin, burada piyasası var Türklüğün =) ama bokunu çıkarıp olur olmaz ekstra indirim istemeyin, öyle bi dünya yok.

Açıkçası Saraybosna beklentilerimden çok daha güzel bir şehir olarak çıktı karşıma. Ve planladığımdan daha uzun süre kaldım şehirde. En güzeli de şehri ramazan ayında ziyaret etmek. Kısacası Saraybosna sizi gerçek bir Osmanlı yolculuğuna çıkarıyor. Gidin görün derim.

23 Eylül 2012 Pazar

Sofya

Geçen hafta bir anda karar verdik arkadaşla Sofya'ya gitmeye. Daha doğrusu benim kafamda vardı ama arkadaşımı ikna edip yola çıkma kararı vermemiz bir anda gerçekleşti. Sabah otel rezervasyonunu yapıp, akşam metrobüse atlayıp otogarın yolunu tuttuk.

Sofya, Bulgaristan'ın batı tarafında ve Sırp sınırına 57km. uzaklıkta bulunuyor. 1,4 Milyon nüfusu var ve yanlış bilmiyorsam bu nüfus Sofya'yı demografik açıdan Balkanların en büyük şehri yapıyor. Dediklerine göre her 5 kişiden 1'i Sofya'da yaşıyor Bulgaristan'da. Şehir Vitosha Dağı ve çevredeki diğer dağlık arazilerin ortasındaki çukura kurulmuş durumda. Öyle, Tuna, Sava, Rhein, Seine gibi büyük nehirler geçmiyor şehrin içinden. İsmini bile bilmediğim dere yatakları var şehrin ortasında. Bir de köprü yapmışlar üzerine :D

Peki nasıl gidiliyor Sofya'ya. Öncelikle mavi pasaport sahiplerinin Bulgaristan için Bulgar Konsolosluğu'ndan vize almaları gerek. Schengen vizesi ve yeşil pasaport sahipleri ise Bulgaristan'a giriş yapabiliyorlar. THY'nin hergün İstanbul-Sofya güzergahında yaklaşık bir saat onbeş dakikalık uçuşu mevcut olsa da, bence en mantıklısı Esenler Otogarı'ndan gece otobüse atlayıp sabah Sofya otogarına varıldığında muavinin sizi dürtmesiyle uyanmaktır. Gerçekten de en hesaplısı ve zevklisi budur. Sadece Esenler Otogarı'ndan Metro, Alpar Turizm, Huntur, Hastur vs. birçok otobüs firmasının çeşitli saatlerde seferleri var. Biletler 40 ile 60 TL arasında değişiyor. Sorarsanız, bazı yazıhanelerde öğrenci indirimi yapabiliyorlar. Yolculuk süresi ise yaklaşık 8 saat. Neyse, yola çıktıktan yaklaşık 3 saat sonra falan Kapıkule'de oluyorsunuz. Edirne'ye gelene kadar yollar gerçekten mükemmel ama Filibe'de otobana bağlanana kadar Bulgar yollarında ara sıra uykunuz bölünebiliyor. Ayrıca Otogar'dan yola çıkarken başladığınız uykunuza 3 saat sonra ara vermek zorunda kalıyorsunuz sınır kontrolleri yüzünden. Türk tarafında muavin otobüsteki bütün yolcuların pasaportlarını topluyor, polise getiriyor, polis bunları damgalıyor ve muavine geri veriyor. Sizlik bir şey yok yani. Sadece size düşen eğer Bulgar oturma izniniz yoksa civardaki başka bir kulübeden - zaten sizi yönlendiriyorlar- 15tl'lik çıkış harcını yatırmanız. Yabancı para birimi kabul edilmiyor bu yüzden mutlaka TL bulundurun bu iş için. Arada 15 dakikalık bir Duty Free molası oluyor. Daha sonra Bulgar tarafında sıraya girip pasaportunuzu bizzat damgalattırıyorsunuz. Mola da dahil toplam 1 saat, 1 saat 15 dakika sürebiliyor bu işlemler. Daha sonra  yaklaşık 4 saatlik bir yolculukla otogara varıyorsunuz. Bulgaristan'dan dönüşlerde ise bazen Türk tarafına geçerken kaçakçılığı önlemek için bazen X-ray cihazından geçebiliyorsunuz. O yüzden zula yapıp anavatana döneyim diyorsanız dikkat derim! Bir diğer ulaşım alternatifi ise tren (Bosfor Express); ancak son dönemde, nedendir bilinmez, İstanbul'dan Avrupa yönlü tren seferleri iptal edilmiş durumda. Tren otobüse göre daha uzun sürse de gerçekten güzel bir tecrübe olabiliyor.

Konaklamak için 4 yıldızlı Princess Oteli'ni seçtik, fiyatlar gerçekten ucuzdu ve otel otogardan 7-8 dakikalık yürüme mesafesindeydi. Gerçekten devasa bir otel ve casinosu güzeldi. Concierge'deki elemanlarla kankaya bağladık resmen. Başka otellere de bakmıştık ama Sofya'da kaldığımız süre boyunca yaptığımız en güzel tercihlerden biriydi. Ama en güzel tercih Sofya'ya gitmek tabi... =)

Otelin üzerinde buluduğu geniş Knyagina Maria Luiza Bulevard şehrin merkezine giden ana caddelerden biri. Geceleri biraz ıssızlaşsa ve fahişe yuvası haline gelse de, gündüzleri özellikle Aslanlı Köprü'nün (Lvov Most) devamındaki cafe ve dükkanlar bu caddede hayat olduğunun işareti. Bu caddede biraz devam ettiğinizde ileride sol tarafınızda Banya Bashi Camii'ni görüyorsunuz. Az ilerisinde ise yolun ortasında bulunan Sveta Nedelya Kilisesi tipik bir ortodoks kilisesi sunuyor ziyaretçilere. Bu iki dini yapıt çok devasa olmasa da Sofya'nın görülmesi gereken önemli yerlerinden. Cadde üzerinde caminin hemen karşı tarafında kapalı, güzel bir pazar var. Burada bir süpermarkette bulabileceğiniz bir çok şey ufak dükkanlar vasıtasıyla tüketiciye sunuluyor. Bu caddede devam ederken sağınızda adalet sarayını gördükten sonra yol genç Sofyalılar'ın takıldığı Vitosha Bulevard'a bağlanıyor. Burası geniş bir yaya yolu ve bizim İstiklal Caddesi gibi sağlı sollu cafelerden oluşuyor. Biz, adalet sarayı yönünden yürürken sağ tarafta kalan bir lounge bar'da oturmuştuk. 1. kattaydı bu mekan ve terası caddeye ve caddede yürüyen insanlara çok hakimdi. Bizim Kadıköy'deki KFC'den boğaya bakmak gibi bir şey... Mekan kaliteliydi, fiyatlar diğer yerlere göre biraz pahalıydı. Ama bira 4,5 TL lan, Cimrilik yapma da iç. 4,5TL'lik bira içip 100TL'lik garson kesiyorsun zaten :D Bira demişken, biralar çok kaliteli diyemem Bulgaristan'da. Ariani, Shumensko ve Zagorka önemli bira markaları. Süpermarkette 2 Lt.lik biralar mevcut. Ve bu 2 Ltlik birayı size 3,5TL'ye satıyorlar.

Biraz bira molası verdikten sonra gezilecek yerleri anlatmaya devam edersek Maria Luiza Bulevard üzerinde Sheraton Oteli'nin hemen karşısında 24 metrelik Sofya heykeli bulunuyor. Bu heykelin karşı tarafında devam eden Bulevard Nezavisimost ve devamındaki Tsar Osvoboditel Bulevard birçok mimari güzellik sunuyor turistlere bunların arasında National Art Gallery, Sveti Nikolai Rus Kilisesi, Military Club, Narodno Sabranie meydanı ve binası var. Tsar Osvoboditel caddesinde yürürken Narodno Sabranie'ye geldiğinizde soldaki herhangi bir sokağa girdiğinizde Sofya'nın en önemli katedrali olan Alexander Nevskij Katedrali'ne çıkıyorsunuz. Gerçekten başarılı ve neo-bizantik. Yolun devamında ise ihtişamlı Sofya Üniversitesi binasını ve Vasil Levski Stadı'nı görüyorsunuz. Stad çevresinde pek bir şey yok, özellikle ben Levski veya CSKA ürünleri almak için stadı bi ziyaret ediyim derseniz hayal kırıklığına uğrarsınız. Ha unutmadan, Tsar Osvoboditel'in  2 alt paralelinde Ivan Vazov Caddesi üzerinde National Theater mutlaka görülmeli! Onun dışında ben görmedim ama Bulgaria Square ve National Palace of Culture da görülebilir. Bu son saydığım dışındaki her yer, yürüme mesafesinde ve eğer müze ve galerilere girilmeyecek, ve sadece bir kaç fotoğraf ile geçiştirilecekse yarım günlük turla bitirilebilir.

Biraz da gece hayatından bahsetmeli yukarıdaki detaylarla ilgilenmeyenler için. Az önce saydığımız Vitosha ve Maria Luiz Bulvarları'nda cafe, bar, strip club bulabilirsiniz. Strip club demişken gerçekten dikkatli olmak lazım çünkü bazı mekanlar gerçekten ameliyathane olabiliyor ve çok yüksek fiyat geçirebiliyorlar bazen. O yüzden Hostel veya otelinizden yardım alın bu konuyla ilgili. Neyse, gece hayatı dedik ve gece hayatının merkezi Öğrenci Şehri denilen Studenski Grad. Buraya otogardan da geçen 5 numaralı minibüsle veya taksiyle ulaşabilirsiniz. Burası, şehirde okuyan öğrencilerin sovyet binalarını andıran büyük yurtlarda kaldığı, şehir merkezinin güneyinde kalan bir bölge. Özellikle bir sokağında 4-5 tane club var mutlaka bulursunuz, orada olduğumda kafam iyi olduğundan tam adreslerini veremeyeceğim. Zaten kulüplerin görünüşlerinden içerideki fiyatlar hakkında bir mukayese yapabilirsiniz. Şehir merkezinde Vitosha Bulevard'daki Jim Beam adlı kulübün bir şubesi de burda var. Ve 4 enerji içeceği ile sunulan Smirnoff vodka'nın fiyatı 45 TL! Biz oraya avam kaçar diye gitmemiştik. En iyi mekanın giriş ücreti 5 leva (6 TL). Bira 5 TL, Jack Daniel's 11 TL, iyi yani =). Bu kulüplerin bulunduğu sokağı takip ederseniz. Studenski Grad'ın en önemli caddesine çıkarsınız. Aynı şekilde burda da öğrenci bütçesine uygun barlar (mojito 6TL), büfe ve restaurantlar (büyük döner 3 TL) bulunmakta.

Sofya'nın toplu taşıma sistemi gayet iyi ve ucuz. Şehirde iki adet metro ve birçok tram, troleybüs ve otobüs hattı mevcut. Tekli bilet 0.5 Leva (1 Eur), onun dışında günlük ve 5 günlük biletler de var. Biletler kiosklardan veya otobüs şoföründen alınabilir. Bileti aldıktan sonra toplu taşıma araçlarına bindiğinizde (otobüsün içindeki elle çalışan aletlerle bileti deldirmeniz gerek biletin geçerli olabilmesi için. Cezası 10 Eur galiba. Şehirde taksi oldukça ucuz. Yanlış hatırlamıyorsam 0.69 Levadan açıyorlar ve kilometre başına 0.59 leva atıyor taksimetre. Ve taksilerin çoğunda camlarda bu ücretlendirmeyi gösteren bir sticker yapıştırılmış. Sakın taksimetreyi 1.00 Lv'ya açan taksilere binmeyin!

Biraz da para durumlarından bahsedelim. Bulgarların para birimi olan Bulgar Levası, TL'den az da olsa daha değerli. 1Eur yaklaşık 1.90 Leva yapıyor. TL paritesini ise kıt matematiğimizle 1 Leva = 1,2 TL olarak hesapladık. Para çevirtmek için en güvenilir yerler bankalar. Kurları diğer lokal dövizcilere göre daha iyi ve kazıklanma riskiniz yok. Özellikle turistlerin yoğun bulunduğu yerlerde "no comission" yazısına aldanmayın gerçekten kurlar düşük olabiliyor. En iyisi banka. Fiyatlar Türkiye'ye göre daha uygun. Özellikle cep telefonu, play station vs. çok ucuza alınabiliyor. Supermarketlerdeki türk mallarının fiyatları Türkiye ile aynı. Alkol ve et Türkiye fiyatının 2,5'ta 1'i kadar. Ancak sigara fiyatları 1-1,5 TL daha ucuz Türkiye'ye göre. Benzinin litresi yaklaşık 3,30TL. Restaurantlarda fiyatlar yine Türkiye'ye göre biraz daha uygun.

Ne yenir ne içilire gelecek olursak, Happy Bar & Grill'e mutlaka gidin. Bizim İstanbul'daki Kırıntı ayarında ama fiyatlar oldukça düşük. Menüsü dolgun ve kaliteli bayanlar servis yapıyor. Onun dışında Bulgar mutfağı bizimkine benzemiyor değil. Çoban salata (Shopska Salad), patlıcan ezme, sudzhuk, pastarma, lukanka bizdekinden çok daha lezzetli ve ucuz. Tarator adlı cacıklı çorba, shkembe çorbası güzel. Güveç, kavurma, etli yaprak sarma, şiş kebap da Bulgar restaurantlarının tipik yemeklerinden. Kahvaltı için ise peynirli banitsadan (bir çeşit poğaça) mutlaka yiyin. Süpermarketlerde de bulabilirsiniz ve gerçekten uygun fiyatlı. Kiselo Mleko (ekşi süt) denilen ayranımsı içecekten de içmeden olmaz.

Sofya gerçekten gezilmesi, görülmesi gereken bir şehir. Fırsatınız ve Schengen'iniz varsa gidin. Sırf Bulgaristan'a gideceğim diye Bulgar vizesi almak zorundaysanız yine gidin. Pişman olmazsınız.

Uzun süredir yazamamıştım, kısa bir süre içerisinde Belgrad ve Sırbistan yazımla karşınızda olacağım. Esen kalın. Prijatno!!